ENERJİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA ARASINDAKİ İLİŞKİ – THE RELATIONSHIP BETWEEN ENERGY AND SUSTAINABLE DEVELOPMENT
Enerji ve çevre kavramları bugüne kadar hiç olmadığı kadar birlikte düşünülmeye başlanmış olup aslında bu durum bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu zorunluluğun doğmasının esas sebebi kalkınmayı devam ettirirken kalkınma ile çevre arasındaki ilişkiyi koruyabilmek diğer bir deyişle sürdürülebilir kılmaktır. Nitekim, kalkınmanın devam ettirilebilmesi için kalkınmaya imkan verecek bir ortamın devamlı olarak bulunması gerekmektedir. Bu nedenle “kalkınma” ve “çevre” arasında tamamlayıcı bir ilişki olduğunu gösteren “sürdürülebilir kalkınma” düşüncesine verilen değer gün geçtikçe artmaktadır.
Bu doğrultuda, Sürdürülebilirlik kavramı, Sosyal ve çevresel açıdan çevresel adalet ve yerel/küresel doğal kaynak yönetimi ile ilişkilendirilirken; Çevresel açıdan doğal kaynak kullanımı, çevre yönetimi ve kirlilik önleme ile ilişkilendirilmektedir. Bu kavram diğer yönlerinden dolayı da, Çevresel ve ekonomik açıdan enerji verimliliği ve doğal kaynak kullanımını özendirme; Sosyal açıdan yaşam standardı, eğitim, toplum ve fırsat eşitliği sağlama; Ekonomik açıdan kar, maliyet azaltımı, ekonomik büyüme ve araştırma ve geliştirme ve Ekonomik ve sosyal açıdan ise iş ahlakı, adil ticaret ve işçilerin hakları gibi konularla ilişkilendirilmektedir. Görülüyor ki birçok nedeni ve sonucu olan bu kavram çok boyutlu, “multidimensional”, bir niteliğe sahiptir. Bu nedenle sürdürülebilirlik yaratmak önemli bir çalışma gerektirmekte, yukarıda bahsettiğimiz bütün neden ve sonuçların birlikte düşünülmesi gerekmektedir.
Sürdürülebilirlik kavramı yanında sürdürülebilir kalkınma kavramı ile, çevresel değerlerin korunması, ekonomik kayıpların engellenirken ekonomik gelişmelerin yaşanması ve sonuç olarak daha sağlıklı bir çevrede yaşama imkanı sağlanması anlatılmaya çalışılmaktadır. Böylece hem bugünün gerekleri sağlanacak hem de gelecek nesillerin olanakları daraltılmayarak imkanlar olabildiğince korunacaktır. Çünkü gelecek kuşaklar da kaynaklar üzerinde hakka sahiptir ve bugünkü kuşak karar üretiminde gelecek nesillerin ihtiyaçlarını düşünerek karar almalıdır.
Enerji kavramı endüstriyel gelişmeler neticesinde geçmiş yüzyıllardan başlayarak önem kazanmaya başlamış olup bu kavramın önemi 21.yüzyılda had safhaya ulaşmıştır. Bilimsel araştırmalar ve gelişmeler sonucunda yaşanan endüstriyel gelişmeler enerjiye duyulan ihtiyacı arttırmış olup enerji ve enerji kaynaklarının değeri inanılmaz şekilde artış göstermiştir.
Bu doğrultuda değinmek gerekir ki, endüstriyel ve ekonomik gelişmeler insana birçok kolaylık sağlarken çevresel anlamda olumsuz yönler barındırmaktadır. Nitekim, zaman içinde petrol, kömür ve doğal gaz gibi yenilenemeyen diğer bir deyişle kullanılmakla tükenen enerji kaynaklarının kullanılması sonucunda çevrede yaşanan olumsuz etkiler farkedilmiş, enerji kaynakları ile çevre arasındaki ilişkinin öneminin farkına varılmıştır. Bu nedenle çevre sorunlarına karşı önlemler alınıp enerji tüketimi-çevre ikili ilişkisinin dengeli yürütülmesi adına devletler ulusal ve uluslararası düzeyde hukuksal adımlar atmaya başlamışlardır.
Bu kapsamda, günümüzde uygulanan hukuka uygun politikalar sonucunda enerji tüketimi ile çevre arasındaki uyum dengelenmeye başlanmıştır, ancak dengenin hala sağlanamamış olması nedeniyle daha ciddi önlemler alınmalıdır. Dünyamızda yaşanan ve yaşanmaya devam eden iklim değişikliği bu durumun en önemli göstergesi olup Dünya’nın ve insanlığın geleceğini etkileyecek niteliktedir. Nitekim günümüzde çevre sorunları nedeniyle farklı canlı türlerinin yok olmaya başlaması korkutucudur.
Av. Can AYAN