ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ ÜZERİNE – ON ENVIRONMENTAL IMPACT ASSESSMENT
Bilindiği üzere özellikle 20. yüzyılın başlangıcı ile birlikte endüstriyel gelişmeler artmaya başlamıştır. Devletler ve özel teşebbüsler rekabet ortamında öne çıkabilmek için yaptıkları girişimleri arttırmış olup bu girişimlerin çoğu, çevre için olumsuz koşullar yaratmıştır. Bu girişimlerden çevreye en çok zarar verenlerin küresel boyutta girişimler olmasından dolayı yaratılan sorunlar da küresel boyutlara ulaşmış ve küresel ısınma meydana gelmiştir. Ancak zamanla çevre konusunda daha dikkatli olunması gerektiğinin anlaşılması çevrenin yıpratılmasını yavaşlatmış ve çevreye verilen zararlar hala sona erdirilememekle birlikte azaltılmıştır.
Sürdürülebilir kalkınmanın devamını sağlamak için yapılan çalışmalar ile birlikte sorunlara oluştuktan sonra çözüm bulmak yerine sorunların oluşmadan engellenmesi düşüncesi yerleşmiştir. Diğer bir deyişle, bu düşünce yerleşmeden önce uygulanan, önce zararı oluşturup daha sonra zararı giderme, tepki ve tedavi, yönteminin hem bilimsel hem de ekonomik yönden uygulanmasının zor olduğu, yüksek maaliyetler oluşturduğu anlaşılınca tahmin ve önleme yöntemine geçilmiş olup bu yöntem ile birlikte çevreye verilen zararlar azalmıştır.
Bu doğrultuda anlaşılıyor ki, kalkınma nedeniyle oluşan çevresel zararları gidermenin ekonomik yönden kaldırılamayacak seviyelere ulaşması, çevrede olumsuz etki yaratmayacak kalkınma düşüncesini oluşturmuştur. Bu düşüncenin hafızalarda yer kaplamaya başlaması ile de ÇED sürecine ilişkin olarak konulacak hukuk kurallarının temeli oluşmuştur.
ÇED sürecinin doğru uygulanması ile alınan önlemler, oluşacak çevre sorunlarına yapılacak harcamaların düşürülmesi ile birlikte aynı zamanda zaman tasarrufu da sağlanmaktadır. Nitekim sürdürülebilir kalkınmanın sacayaklarından olan ÇED, çevreyi koruyarak daha sağlıklı bir çevrede yaşamayı sağlamak ve ekonomik zararları engellemektir.
ÇED’e ilişkin birçok tanımlama bulunmakta olup esasen üzerinde anlaşılan tek bir tanım yoktur. En geniş tanımlamalardan birisi ise şudur: “ÇED, yapılması düşünülen herhangi bir faaliyet için uygulama kararı verilmeden önce mevcut kullanımlara, bu projenin uygulama safhasından itibaren ileride olabilecek olumlu ve olumsuz bütün etkilerin, mümkün olduğu oranda bölge halkı, ilgili kurum ve kuruluşların da katkısı ve görüşlerinin alınması ile sistemli bir şekilde araştırılması, değerlendirilmesi olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması veya olumsuz etkileri denkleştirici önlemler alınması için uygulama kararını verecek olan idari mekanizmaya çevre ve doğa koruma amaçları doğrultusunda uygun kararlar almaları için ışık tutacak bir araçtır”.
Daha sistematik bir şekilde anlatılacak olursa, ÇED, bir faaliyetin planında gösterildiği şekilde uygulanıp uygulanamayacağı, Faaliyetin uygulanması halinde sağlık açısından risk oluşturup oluşturmayacağı, Konu faaliyete benzer olup çevreye daha az az verecek başka faaliyetlerin bulunup bulunmadığı ve Benzer faaliyetlerin uygulanması sırasında ne tür çevresel koruma önlemlerinin gerekeceği şeklinde bir çok soruya cevap vererek karar almayı sağlayan bir süzme sürecidir.
ÇED süreci ile, projenin geleceği hakkında karar verme yetkisi bulunan kurumların bilimsel verilere uygun olarak karar vermeleri için farklı farklı seçenekler oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşım, zararların sonradan giderilerek telafi edilmesi düşüncesinin terkedilmesi, onun yerine oluşabilecek zararlara karşı önceden önlem alınarak zararların engellenmesi ve sonuç olarak oluşacak ağır maddi yüke ve olumsuz çevresel etkilere karşı önden hazırlık yapılması düşüncesinin sonucudur.
ÇED sürecinin uygulanmasıyla birlikte her türlü sosyal ve ekonomik gelişim sürdürülecek ve aynı zamanda olumsuz çevresel etkiler en az seviyeye indirilebilecektir. Ekonomiye etkisi olacak bir projenin başlatılmasından önce alınacak zorunlu ÇED raporu ile bu projenin çevreye etkisi en geniş şekilde ortaya konulacak olup yapılacak değerlendirme sonucunda alınacak önlemler belirlenecektir. Diğer bir deyişle ÇED raporu ile proje sonucunda çevrede oluşacak tüm etkiler tahmin edilerek ortaya çıkabilecek olumsuz etkilerin önlenmesi adına bu etkilere neden olacak faaliyetsel etmenlerin normal değerlere çekilmesi sağlanabilecektir. Bu nedenlerle sonuç olarak ÇED raporunu oluşturacak kurumlar kararlarını objektif olarak ve çevresel bozulmalara mahal vermeyecek şekilde oluşturacaklardır.
ÇED kararının verilmesi için uygulanan önleme stratejisi ile projeyle verilecek zarar sonucunda çıkacak ekonomik ve çevresel maliyetin engellenmesi düşünülmektedir. Bu stratejinin temel düşüncesi, ÇED raporu alınan faaliyetler çevresel ve ekonomik zarar oluşturmadığı takdirde sürdürülebilir kalkınmaya faydalı olacaktır. Amaç, sürdürülebilir kalkınmanın esas bileşenleri olan ekonomik kalkınma ve çevrenin birlikte olabileceği bir ortam yaratan kararların alınmasıdır.
Av. Can AYAN